Müzeler
Diyarbakır Müzesi
Müze, Sincariye Medresesi’nde sergilenen arkeolojik ve etnografik eserlerin yeni binaya taşınması ile 1988 yılında düzenlenmiştir. Müzede Neolitik Çağ’dan itibaren Eski Tunç, Urartu, Asur, Hitit, Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemi eserleri yer alır. Prehistorik devir seramikleri, Roma stelleri, heykel ve mimari parçaları, Artuklu çinileri, Osmanlı devri ahşap eserleri, silahlar, tekke eşyaları, takılar ve daha pek çok eser kronolojik sıra ile müzede sergilenmektedir.
Ziya Gökalp Müze Evi
Diyarbakır’ın tipik sivil mimarlık örneklerinden biri olan ev, 1808 yılında inşa edilmiştir. İki katlı bu yapıda malzeme olarak siyah bazalt taşı kullanılmıştır. Ünlü düşünür Ziya Gökalp’ın 1876 yılında doğduğu bu ev 23 Mart 1956 tarihinde müze-ev olarak ziyarete açılmıştır. Müzede yazara ait eşyaların yanı sıra, yörenin etnografik eserleri sergilenmektedir.
Adres: Ziya Gökalp Bulvarı – Diyarbakır
Tel: (412) 221 27 55
Faks: (412) 223 08 02
Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi
Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır’da doğduğu evdir. Diyarbakır sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak günümüze ulaşmıştır. Müzede, Cahit Sıtkı’nın kitapları, el yazıları, kullandığı eşyalar, fotoğrafları ve kütüphanesi sergilenmektedir.
Surlar
Diyarbakır Kalesi, İçkale ve Dış Kale olarak iki bölümden oluşur. Kentin kuzeydoğusunu sınırlandıran İçkale kesiminin, ilk yerleşim yeri olarak çekirdeği oluşturduğu düşünülmektedir.Diyarbakır surlarının inşası ile ilgili farklı kaynaklar değişik tarihler sunmakta ancak ortak olarak 4.yy ortalarına işaret etmektedir.
Diyarbakır surlarının çevre uzunluğu yaklaşık 5200 metredir. İçkale’nin Suriçi’nde kalan bölümünün uzunluğu 599 metredir. İçkale ile birlikte sur duvarlarının toplam uzunluğu yaklaşık 5800 metredir. Sur duvarlarının yaklaşık 645 metrelik bölümü çeşitli sebeplerle yıkılmış veya yıktırılmıştır. İçkale dâhil sur duvarlarının çevrelediği toplam alan yaklaşık olarak 1,57 km2’dir.
Dış surlar üzerinde 82 adet, İç Kale üzerinde ise 19 adet burç bulunmaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda 82 burcun 3’nün 1930’lu yılların başında yıktırıldığı, 4 burcun ise zamanla yıkıldığı tespit etmiştir. Dışarıdan yarım burç şeklinde görülen 4 burcun ise üst katları yıkıldığı için sadece giriş katları ayaktadır.
Savunma amaçlı tasarlanan burçlar genellikle üç veya dört katlıdır. Kapalı mekânları iki kattan oluşur. Zemin katları depo, birinci ve üst katları ise askerlerin kaldığı bölümler olarak kullanılmıştır. Zemin kat mekânları küçük boyutludur. Üst katlarda mekân boyutu artar. Burçların bazılarında iki teras katı bulunur. Burçların üst katına, sur içine bakan yüzlerindeki merdivenlerle veya burç içindeki merdivenlerle bağlantı sağlanır. Diyarbakır Surları üzerinde yer alan burçlar, dairesel, dörtgen veya çokgen planlıdır.
Surların ihtişamlı bir görüntü sunmasında, burçların ve sur duvarlarının yükseklikleri etkili olmuştur. Burçların ve sur duvarlarının yüksekliği yaklaşık olarak 8 – 22 metre arasında değişir. Bugün surların etrafındaki toprak dolgu düşünüldüğünde özgün yapıda yüksekliğin daha fazla olduğu açıktır. Burçların üst bölümleri tahrip olduğundan, birçok yerde net bir ölçü almak mümkün değildir. Ancak burçların ölçülebilen mevcut yüksekliğinin birçok yerde ortalama 20 metre civarındadır.
Burçların ve sur duvarlarının kalınlığı yaklaşık 1,40 – 5,00 m arasında değişmektedir. En ince kesitli burçlar, kentin doğusunda yer alan burçlardır. Bu bölgede duvar kalınlığı çoğunlukla 1,40-2,60 m arasındadır. En kalın kesitli burçlar ise kuzey ve batı tarafta yer alan burçlardır. Bu bölgedeki burçların duvar kalınlığı 4,5 – 5 m kadardır. Dairesel burçların duvarları daha kalın kesitlidir.
Diyarbakır Surlarının dört ana kapısı bulunmaktadır. Surlar, Dağ Kapı (Harput Kapısı) ile kuzeye, Urfa Kapı (Rum veya Halep Kapısı) ile batıya, Mardin Kapı (Tell Kapısı) ile güneye, Yeni Kapı (Su, Satt veya Dicle Kapısı) ile doğuya açılmaktadır. 20.yy’ın başlarına kadar sur kapılarının geceleri kapatılarak, kente giriş çıkışın kontrol edildiği bilinmektedir. Surların kuzeydoğusunda bulunan ve yine dört kapısı bulunan İçkale; Saray Kapı ve Küpeli Kapı ile sur içine, Oğrun Kapı ve Fetih Kapı ile sur dışına açılmaktadır.
Köprüler
Diyarbakır Malabadi (Batmansu) Köprüsü
Diyarbakır İli, Silvan İlçesi sınırları içindedir. Evliya Çelebiye göre bu köprü, Abbasiler dönemine ait bir mimari şaheserdir. Abbasi hanedanına mensup zengin bir tüccar, hayrat için köprüyü yaptırdığı seyahatnamede anlatılır. Ancak, Artuk Oğulları Beyliği dönemine ait olduğu ve Artuk’un torunlarından İlgazi oğlu Timurtaş tarafından 1147 yılında yaptırıldığı da söylenmektedir. Mostar köprüsünün ikizi olarak kabul edilir. Tek kemerli olan bu köprünün içine iki yoldan girilir. İçinde insanların dinlenmesi, yatması ve dış tehlikelerden korunması için odalar yapılmıştır. Ulaşımı sağlamakla birlikte birçok fonksiyonu olan bu sanat harikası köprünün, Diyarbakır’daki diğer eserler gibi meraklılar tarafından mutlaka görülmesi gerekir.
Dicle Köprüsü (On Gözlü Köprü)
Şehrin güneyinde, Mardin Kapısı dışında ve şehre 3 km. mesafededir. Köprünün bugün ayakta görülebilen kısımlarının 1065 tarihinde Mervaniler döneminde Übeyd oğlu Yusuf isimli bir mimar tarafından inşa edildiği üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Kesme bazalt taştan 10 gözlü olarak inşa edilmiştir.
Haburman Köprüsü
Çermik ilçesinin Haburman köyü civarındadır. Sinek Çayı üzerinde kurulmuş olan bu köprü ortadaki büyük ve sivri, yandakiler daha küçük ve yuvarlak olmak üzere üç gözlüdür. Üzerindeki kitabesinde 1179 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Cami ve Kiliseler
Tarihi ve mimari özellikleri ile muhteşem olan Ulu Cami, Nebi Cami ve Safa Cami Diyarbakır’ın en ünlü camilerdir. Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan Ulu Cami, orijinal dizaynı ve hem Bizans hem de daha eski mimari malzemeleri kullanması ile ilginç olup Türkiye’nin en eski camilerindendir.
Diyarbakır Ulu Camii:
Şehrin merkezinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. M.S.639 yılında Müslümanlar tarafından Diyarbakır feth edilmiş ve kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi’nin camiye çevrilmesi ile oluşturulmuştur. Anadolu’nun en eski camilerindendir. Müslümanlar tarafından 5. Harem-i Şerif (Mukaddes Mabed) olarak bilinir. 1091 yılında esaslı bir onarım geçirmiştir. Plan itibariyle Şam Emeviye Cami’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanır. Camiye Diyarbakır’da hüküm sürmüş bütün devletler büyük önem vermiş ve onarmışlardır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah, İnal ve Nisanoğulları, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev, Artuklular, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı Padişahlarından bir çoğuna ait kitabe ve fermanlar Camiinin muhtelif yerlerinde görülmektedir
Behram Paşa Camii.
Vali Behram Paşa tarafından 1564-1572 tarihinde yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olarak kabul edilmektedir. Tamamen kesme taştan yapılmış olup, tek kubbelidir. İkili son cemaat yerine sahiptir.
Şeyh Mutahhar ( Dört Ayaklı Minare ) Camii
Balıkçılarbaşı semtinde yer alır. Akkoyunlu Sultanı Kasım tarafından 1500 yılında yaptırılmıştır. Siyah ve beyaz sıralı kesme taşlarla inşa edilmiştir. Camiden ayrı dört sütün üzerinde yükselen kare planlı minaresi Anadolu’da tek örnektir.
Safa Camii
Kokulu anlamına gelen İpariye veya Parlı Camii olarak da bilinir. 15. yüzyıl Akkoyunlu eseridir. Önemini, planından, çinilerden ve zengin taş süslemelerinden alır. Taş işlemeciliğinin ilginç örneklerinden olan minaresi, kaideden başlamak üzere külahına kadar kufi, nezih yazılar, değişik biçim ve desenlerden taş süslemeleri ile bezelidir. Minarenin kokulu bitkisel otlar karıştırılarak inşa edildiği söylenmektedir.
Kale Camii (Hz. Süleyman–Nazıriye Camii)
Nisan oğlu Ebül Kasım tarafından 1155-1169 yılları arasında yaptırılmıştır. Cami bitişiğinde Osmanlılar döneminde yapılan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman’ın mezarları bulunmaktadır.
Diyarbakır Kalesi
Diyarbakır Kalesi, il merkezinde bulunmaktadır. Sur duvarlarının uzunluğu 5700 m’ye ulaşmaktadır. Surlar yer yer 12 m. yükseklikte ve 3-5 m. genişliğindedir. Kalenin dört kapısı ve seksen iki burcu vardır. Burçlardan en önemlisi 1208 yılında Artuklu hükümdarı Melik Salih Memduh tarafından inşa ettirilen Yedi Kardeş Burcu’dur. Burç üzerinde çift başlı kartal, kanatlı aslan kabartmaları bulunmaktadır. Kitabesi bir kuşak halinde burcu çevrelemektedir. M.S. 349 yılında Romalılar zamanında inşa edilen kale, İslami dönemlerde de birçok kez onarılmış ve yapılan eklemelerle günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur
Diyarbakır Cami ve Kiliseleri
Diyarbakır’ın önemli kiliseleri arasında Mart Thoma, Meryem Ana, Kırklar Kilisesi ve Mart Pityon Kilisesi sayılabilir. Meryem Ana Kilisesi, şehirde kalan az sayıdaki Süryani cemaati tarafından halen kullanılmaktadır.
Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi
Ali Paşa Mahallesi’nde yer almaktadır. Bugün faal durumda olan tek kilisedir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Geç Roma dönemine tarihlenen bir kapısı ve mihrap üzerinde kalıntıları görülebilen mimari bezekler bulunmaktadır. Geçirdiği bir çok onarım sonucu planında değişiklikler olmuştur. En son 18. yüzyılda onarım görmüştür.
Saint Georgi (Kara Papaz) Kilisesi
İç kalenin kuzeydoğu köşesinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinememektedir. Ancak inşa tarzı ve yapıda kullanılan malzemeden dolayı M.S. 2. yüzyıla ait olduğu düşünülen kilise Artuklular döneminde sarayın hamamı olarak kullanılmıştır. Bazı kaynaklarda Artuklu hükümdarlarının bu hamamda ve sarayda Cizreli bilgin El Ceziri’nin imal ettiği mekanik sistemleri kullandıkları yazılmaktadır.
Hanlar, Kervansaraylar
Diyarbakır, Tarihi İpek Yolu’nun merkezlerinden olması sebebi ile önemli hanlara sahiptir. Deliller Hanı, Hasan Paşa, Çiftehan ve Yeni Han’da geçmişte olduğu gibi günümüzde de halı, kilim ve gümüş işleme satan dükkanlar bulunmaktadır.
Deliller Hanı ( Hüsrev Paşa Hanı)
Mardin Kapı mevkiinde bulunmaktadır. Mimari kimliğini koruyarak, günümüze kadar ayakta kalabilmiş hanların en önemlilerinden biridir. 1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki cami ve medrese ile birlikte yaptırılmıştır. Binanın Deliller Hanı olarak anılmasının sebebi, Hicaz’a gidecek hacı adaylarını götürecek delillerin (rehber) bu handa kalmalarındandır.
Hasanpaşa Hanı
Ulu Cami’nin doğusundadır. Osmanlı dönemi Valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır. Avlulu, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.
Kervansaray
Mimarisi ve iç yapısı ile görülmesi gereken yerlerden biri olan Kervansaray, bugün restore edilerek otel haline getirilmiştir.
Bedesten ve Çarşılar
Diyarbakır, uzun yıllar doğunun ticaret ve endüstri merkezlerinden biri olmuştur. Bu özelliğini ünlü dokumaları ve büyük bir sanat ürünü olan maden işlerine borçludur. Bunların dışında daha bir çok ilginç malların yapılıp satıldığı bir kent olması, canlı bir ticaret hayatının doğmasına sebep olmuştur.
Ulu Cami’nin arkasında Sipahiler Çarşısı’nda bulunan, bugün de işlevini sürdüren buğday pazarı, ortada geniş bir avlu, etrafında revaklar, arkalarında oda ve depoların yer aldığı güzel bir örnektir.
İçkale
Mezopotamya’nın bereketli toprakları pek çok kavmin gelip geçtiği ve uygarlık ürettiği bir coğrafyadır. M.Ö. 3000’li yıllarda bölgenin egemeni Asurlulardır. Diyarbakır’ın bilinen ilk adı Asur metinlerinde karşımıza çıkar: “Amidi”
Binyıllar içinde; Hurri-Mitanniler, Urartular, Persler, Romalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigranlar, Araplar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Mervaniler, İnaloğulları, Nisanoğulları, Selçuklular, Artuklular, Eyyübiler, İlhanlılar, Diyarbakır tarihine izler bırakırlar.
Bütün bu farklı kültürler ve devletler şaşırtıcı bir biçimde kentin temel yerleşme doğruları konusunda uzlaşırlar. İçkale’den günümüze ulaşan kanıtlara ve konumuna bakılarak burasının son yıllara kadar, kentin “yönetim merkezi” olarak sürekli bir işlev gördüğü anlaşılıyor. Bu nedenle, Kanuni Sultan Süleyman 16 burç ve iki yeni kapı ekleterek İçkale’yi genişletir.
İçkale’deki Virantepe Höyüğü’nde yapılan kazılarda, 13. yüzyılın başlarına ait olan Artukoğulları Sarayı’nın kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kalıntıların en önemli kısmını, dört tarafa eyvanlarla açılan süslü bir havuz oluşturmaktadır. Artuklular da görülen ve suyun hem sesinden, hem de serinliğinden yararlanmak için yapılan “selsebil”çözümü, aynı dönem yapısı olan Gazi Köşkü’nde hâlâ yaşar. Yakın dönemlere kadar yönetim merkezi olan İçkale’de, Eski Adliye, Cezaevi, Kolordu ve Jandarma binaları ve Saint George Kilisesi yeni işlev alanları ile ziyaretçilere açıktır.
Atatürk Müzesi (Karargâh Binası)
Umumi Müfettişlik Makamı olarak 1902 yılında inşa edilen bu bina, Atatürk’ün 1917’de 2. Kolordu Komutanı olarak Diyarbakır’da bulunduğu sırada karargâh olarak kullanılmış. 1973’te 7. Kolordu Komutanlığınca onarılmış, 2017’de yeniden düzenlenerek Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Valilik Kabul Makamı (Adliye B Binası)
1891-1893 tarihlerinde Büyük Adliye Sarayı olarak kullanılmak üzere II. Abdülhamid döneminde inşa edilen bina, bugün Valilik Kabul Salonu olarak hizmet veriyor.
Sanat Galerisi (Saint George Kilisesi)
Mimari özelliklerine göre MS 4. yüzyıla tarihlendirilen kilise, Artuklular Döneminde batı tarafına kubbeli bölüm eklenerek hamama dönüştürülmüş. Günümüzde Saint George Kilisesi Sanat Galerisi olarak kullanılıyor.
İdari Bina (Vakıflar Müdürlüğü-Defterdarlık Binası)
Osmanlı Döneminde kamu binası olarak işlev gören bu bina 1900-1907 yıllarına tarihlendirilmekte. Bugün Vakıflar Müdürlüğü ve Defterdarlık olarak kullanılan yapı, Müze İdari Hizmetler Binası olarak da hizmet veriyor.
İdari Ek Bina (Cephanelik) Cephanelik binası
1906 yılında Ziraat Bankası Dairesi olarak inşa edilmiş. Restorasyonu tamamlandıktan sonra idari ek bina olarak kullanılıyor.
Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü (Eski Cezaevi Binası)
Artuklular Döneminde kervansaray olarak inşa edilen yapı, Osmanlı Döneminde onarılarak cezaevine dönüştürülmüş. Eski Cezaevi Binası, Diyarbakır Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı ve Müze Müdürlüğü eser deposu olarak kullanılıyor.
Kafeterya (7. Kolordu Komutanlık Binası)
1902 tarihinde dönemin Diyarbakır Valisi Mehmet Faik Paşa amanında Kolordu Binası olarak yaptırılan bina, bugün Hevsel bahçelerinin eşsiz manzarasına açılan bir kafeterya olarak hizmet veriyor.
Artuklu Kemeri
Artuklu Döneminde, 1206-1207 yıllarında inşa edilen 10 m genişliğindeki bu sivri kemerin girişinin iki yanında aslan – boğa mücadelesini içeren ünlü kabartma yer alır.
Aslanlı Çeşme
19. yüzyıl sonlarında yaptırılan üçgen alınlıklı Aslanlı Çeşme’nin, suyun aktığı iki aslan heykelinden biri kaybolmuş, diğeri ise Müze Müdürlüğünce koruma altına alınmıştır.